Öznesiz güzellik

Erkekleri eskisinden çok daha fazla bünyesinde barındıran moda sektörü, ilk referans hedefi olan kadınlara hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor. Bugün karşılaştığımız birçok akım kadınları özgürleştirme iddiasında. Ünlü moda markaları vücudu güzelleştiren kampanyalarla her yönden eşitliği teşvik ediyor. Öte yandan, kadınların cinselliklerini özgürce deneyimlemelerine ve zevk almalarına hizmet ediyor gibi görünen uzun ve seksi silüetler var. Ortalık çok karışık… Peki, 8 Mart yaklaşırken, bugün gerçekten devrim niteliğindeki kadın modasından bahsetmek ne kadar mümkün?

21. yüzyılda, özneleşme sürecinde önemli bir adım oluşturan kayıp ve eksikliği kabullenmekle baş etmekte zorlanan her şeye gücü yeten bir özne ortaya çıkar. Kültür teorisyeni Byung-Chul Han’ın sözleriyle, “endüstriyel kapitalizm çağının disipline edici ortopedik müdahalelerinin yerini plastik cerrahinin sınırsız olanaklarına bıraktığı günümüzde, tüm iyileşmemiş bedensel kusurlar bu eksikliği ve kaybı tetikliyor.” Bunun giyim modasındaki karşılığı, desen ve renkten arındırılmış, estetik operasyonlarla erotikleştirilmiş bedenleri sımsıkı saran giysilerde görülmektedir. Bu düz, solgun silüetlerde hiçbir kişisel tavır bulunamaz. Ancak kıyafetlerin desenleri ve teknik detayları, leke benzeri görüntüleri ile hem kusurluluğa hem de öznelliğe kapı aralıyor. Günümüzün estetik açıdan mükemmel ve öznel olmayan bu kadınları, sosyal medya aracılığıyla yansıtılan görüntüleri ile arzu nesnesine dönüşüyor. Kardashian ailesinin birbirine bu kadar benzeyen kardeşleri bu çatı altında değerlendirilebilir. Bugün birçok insan, vücutlarına estetik cerrahi yoluyla dönüştürdükleri bronzlaşmış, basit kıyafetler giydirerek Kardashian olabiliyor.

‘KENDİNE’ MUHTEŞEM BİR BAKIŞ

Kadın modasında “Öteki”nin yokluğunu reddeden bir başka akım da, bireyin kendi imajından yola çıkarak tasarladığı estetik normlar içinde hem belirleyici hem de uygulayıcı olarak kendini konumlandırdığı bedenin olumlanmasıdır. Bedensel olumlama, sizi kendi sınırlarınız ve potansiyeliniz üzerinde düşünmeye davet etmez, ancak kendinizi ilahi bir kalkış ve varış noktası olarak algılamanızı sağlar. Göründüğünün aksine aslında kadınlara yakışanları farklı beden ve şekillerde çeşitlendirmiyor. Kişinin zaten her yönden mükemmel olduğu fikrini pazarlar. Çünkü kusurlarımızı kabul etmek bizi sınırlarımızın yasını tutmaya zorlar. Ne evrensel ve zamansız bir güzelliğe yaklaşma umuduna, ne de “Öteki”nin arzusuna duyulan hasrete burada yer yoktur.

“O anda ne istersen giyebilirsin ve giymelisin!” Bu fikir herhangi bir entelektüel veya estetik soruya kapalıdır. Haute couture geleneği popülaritesini kaybetmeden önce, özel kıyafetlerin dikildiği her dönemde, her vücudun en güzel şeklini yakalamaya çalışan terzilik hakimdi. Güzellik idealleri ise zamanın problemlerini ve hareketlerini, kısacası öznelliğini takip etti. Ve bu güzellik idealleri, sömürüye karşı tüm savunmasızlığına rağmen, her kadının kendisine yaklaşma çabasını ateşledi ve oyun ve kişilik için bugün olduğundan çok daha fazla fırsat sağladı. Ancak günümüzde her iki akımda da, kişinin kendi fiziksel ve ruhsal sınırlarıyla yüzleşmediği, “Öteki” ile ilişkisinin eksik olduğu ve her birey yalnızca kendi güzellik idealinin taşıyıcısı konumundadır. Kişi sadece aynanın karşısına geçmekle ilgilenir. Öteki’ne yönelik arzu konu dışıdır, öznellik burada konu dışıdır.

Han’ın deyimiyle günümüzde neoliberal iktidar tekniklerinin hüküm sürdüğü günümüzde birey, zamanı dikey olarak bölen anlamlı deneyimler yaşamaktan büyük ölçüde mahrum kalmaktadır. Ancak bu dikey bölünmeler, her alanda yenilik ve devrimler başlatan, aynı zamanda giyim-vücut ilişkisinde de önemli değişiklikleri beraberinde getiren kırılmalara tekabül etmektedir. Ancak bireysel ve toplumsal hayatımızda gerçek deneyimler, yas süreçleri ve devrimler sağlayan olayların moda üzerinde önemli etkileri olabilir. Mutlu kadınlar Günü.

Yoruma kapalı.